Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
Köşe Yazarı
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
 

Suriye Türkmenlerin son Bey´i HACI NAHSEN AĞA KEL MEHMET MUSTAFA PAŞA

Suriye Türkmenlerin son Bey´i HACI NAHSEN AĞA KEL MEHMET MUSTAFA PAŞA  ( 1909 doğdu-1968’lerde vefat eti ) Küçüklüğünde  kuran kerim ve Arapça dili kursunda okudu ve Osmanlı dili derslerinde kurs okudu ve çok başar idi yirmili yaşlarda yaşından daha büyük işler yönetti başardı ve babası Suriye Türkmen aşiretler lideri olan o zaman Kel Mehmet Mustafa Paşa ile çok yerlere gitti , aşiret örf adetlerini ve nasıl yöntmesını iyi öğrenmişti babasından , kahraman, cesur ve merhametli bir kimse olarak Hacı Nahsen AĞA, açları doyurmak, açıkları giydirip donatmak, dul ve yetimleri gözetip korumak gibi iyi hasletlere sahip bir kimse idi. Hak ve adalete saygılı, üstün yeteneklerle mücehhez bir Türkmen aşiret Reisi olan Hacı Nahsen  AĞA, adalet severliği ve merhameti ile tanınıyordu. Başlangıçta o, babasının komşu Arap kurt aşiretleri ile iyi geçinme siyasetine devam etti. Aşiretin başına geçtiği zaman, 25 yaşında bir genç olmasına rağmen, siyaseti iyi bilen, halim selim bir kimse olmakla birlikte, gerçekleri savunma konusunda korkusuz ve cesurdu.Daha yirmi beş  yaşlarda babası Kel Mehmet Mustafa Paşanın vefat ettiğinde sonra Türkmen aşiretler Reisi oldu 25 yaşında bir delikanlıdır ve aslında aşiretler örf adet nasıl yöntmesının tecrübe kazanmış bir beydir. Babası Kel Mehmet Mustafa Paşa olumunden sonra Halep’te  Türkmen aşiretler toplanıp kendısını Suriye Türkmen aşiretler Reisi olarak ilan ediyorlar . Aşiretler arasında çok iyi cesur ve mert  Türkmenlerin haklarını savunan Hacı Nahsen AĞA tüm Arap aşiretler reisleri kendisine karşı büyük saygı gösterirlerdi. En zorba kimseler bile, onun huzurunda asla haddi aşmazlar, saygıda kusur etmezlerdi. O, kuvvet olarak üstün olanların değil, daima haklıların yanında yer alır, kimsenin ezilmesine tahammül edemezdi. Hoşgörüye sahip ve yumuşak huylu bir kimseydi. adalet, hak ve hukuk prensiplerine göre davranıp hareket etmek, babadan oğula, nesilden nesile yaşayacak şekilde mayalanıyordu. Böylece Hacı Nahsen AĞA, kendisini hem etrafındaki aşiret reislerine sevdirmiş, hem de onların, beyliğine bağladığı umutları boşa çıkarmamıştır. İnsanlar topluluk halinde yaşamalarından ötürü her daim lidere ihtiyaç duymuşlar, lider olarak seçtikleri kişilere de meşru ölçülerde toplumsal düzenin sağlanması noktasında bir otorite ve bu otoriteyi kullanma yetkisi vermişlerdir. Kullanılan farklı otorite türleri liderleri birbirlerinden farklılaştırmış, farklı lider çeşitlerini ortaya çıkarmıştır. Bu doğrultuda çalışmada, bu otorite ve lider çeşitlerinden biri olan karizma konusu aşiret ve siyasal liderlik bağlamında Hacı Nahsen Kel MEHMET AĞA örneğinde ele olmuştur.  Suriye resmi tarihi Türkmenleri Fransızlara karşı olan direnişini anlatmaz Türkmenleri kendi düşmanı sayar. Fransızların Halep Cerablus kasaba ve  köyleri  işgalini olayında görüldüğü gibi, Fransızlar tamamen Türkmen aşiretleri tarafından durdurulmuş ve yenilgiye uğratılmışlardır Fransız gücünü kırıp komutanlarını öldürenler Türkmenlerdir. Oysa Arap şövenistleri hala bile, ‘Türkmenler başka yerden gelmiştir,’ diyerek, Fransızlara karşı savaşanların yalnız Araplar olduğunu iddia ederler.Ancak tarih, yalan ve çarpıtmayı kabul etmez. Bugün Fransız işbirlikçileri ülke sahibi iken vatansever Türkmenler vatansız hain diye kalmaya devam ediyorlar. HACI NAHSEN AĞA KEL MEHMET MUSTAFA PAŞA   Fransızların  komutanları yazdığı birkaç sayfa bile gerçekten yalancıların kim olduğunu açığa çıkartıyor. Türkmenler Fransız işgalcilere karşı savaşmıştır. Onların alnı aktır. Bu süreçte Suriye Türkmenlerin liderliğini Bekmişlilerin Hacı Ali aşiretinden Kel Mehmet yürütüyordu ve bu liderlik tüm Türkmen boyları tarafından kabul edilmişti Türkmenlerin lideri Kel Mehmet MUSTAFA PAŞA’in ve oğlu Nahsen AĞA Türkiye ile arası oldukça iyi idi. Hatta şapka devrimini bölgeye taşımak için kendisi bizzat şapka getirip millete giydirmeye onculuk etmişti. Ancak bir süre sonra Fransızlar Kel Mehmet MUSTAFA PAŞA birlikte kardeşi Kel Halil  MUSTAFA PAŞA hapse atarak hapiste zehirlediler, Kel Mehmet’den sonra Türkmenlerin lideri Nahsen Kel MEHMET AĞA oldu. İnsanlar topluluk halinde yaşamalarından ötürü her daim lidere ihtiyaç duymuşlar, lider olarak seçtikleri kişilere de meşru ölçülerde toplumsal düzenin sağlanması noktasında bir otorite ve bu otoriteyi kullanma yetkisi vermişlerdir. Kullanılan farklı otorite türleri liderleri birbirlerinden farklılaştırmış, farklı lider çeşitlerini ortaya çıkarmıştır. Bu doğrultuda çalışmada, bu otorite ve lider çeşitlerinden biri olan karizma konusu aşiret ve siyasal liderlik bağlamında Hacı Nahsen Kel MEHMET AĞA örneğinde ele olmuştur. aşiret, siyasal liderlik, otorite ve karizma kavramlarına kısaca değinildikten sonra, Nahsen AĞA’nın nasıl Türkmenlere aşiret ve siyasal lider olduğunu ortaya koymak ve onun sahip olduğuna inanılan özelliklerinin deneklerin sosyo-demografik özellikleri doğrultusunda nasıl bir değişim gösterdiğini saptamak amacıyla bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Türkmenlerin son Bey’i Hacı Nahsen AĞA zamanında yaşanan bir hadise  Türkmenlerden biri 1960’larda Araplardan bir adam vurur. Âdet olduğu üzere Türkmenlerle Araplar “kana oturur”lar, anlaşırlar. Hacı Nahsen Ağa, oğlu Hüseyin, dostumun Babası Ali amca hep beraber bir arabaya binerler ve “kan sağlamak” için köylere çıkarlar. Dolaşarak ta Tel Ebyad’a (Rakka) Dedeler’in yanna gelirler (Burası Urfa Akça Kale karşısında Türkmen’in son noktası olarak kabul edilirmiş o zaman). Yanındakiler geri Halep bölgesine döneceklerini düşünürken H.Nahsen Ağa “Sürün, Tel-Koçar’a gideceğiz” der. Tel Ebyad’a kadar zaten 200 km.den fazla yol katetmişlerdir o günün şartlarında. Yanındakiler buna bir anlam veremezler ama yine de itiraz edemezler. Bir 300 kilometre daha yolları vardır Tel Koçar’a kadar (Tel-Koçar Irak sınırına yakın bir Kürt bölgesidir.). Tel Koçar’a gelirler. Nahsen Ağa’nın yanındakiler oraya vardıklarında öğrenirler bunca yolu neden geldiklerini… burada Türkmen Cuma diye biri yaşamaktadır. Ondan kan sağlamaya gelmişlerdir. Ağa kahvede oturur, bunları Türkmen Cuma’nın evine gönderir, “Gidip getirin bana Türkmen Cumayı” diyerek. Bunlar Cuma’nın evine gelirler ki adamın hâli perişan. Bir oda evi var, onu da ikiye ayırmış bir perde ile. Yarısında erkekler, yarısında kadınlar oturur. Haber verirler Cuma’ya… adam biraz sora çıkar gelir kahveye, Ağanın yanına. Nahsen Ağa Türkmen Cuma’ya “Filanca Arap’tan bir adam vurdu, kan parası topluyoruz; bunun için yanına geldik” der. Türkmen Cuma da “Beyim, benden de bunu al” diyerek, belki de cebindeki tek parası 5 lira uzatır Ağa’ya. Hacı Nahsen Ağa, “Koy onu cebine, bes, sen şu tabakama biraz tütün koy, yeter. Sana düşen bu kadar” der. Cuma mahcup bir şekilde tabakaya bir avuç tütün doldurur. Bunlar “haydi Allah’a emanet ol” diyerek ayrılırlar oradan. Yanındakiler şaşırmışlardır; cesaretlerini toplayıp sorarlar: “Ağam, üç yüz kilometir geldik, üç yüz de gidceyik. Bir gutu tütün uçun mu depdik bu gadar yolu?” Ağa gülümseyerek “Oğlum, ben onun durumunu zaten bilirim; sanmasın ki bu garib ilde gendi tek başına, arkasında Türkmen olduğunu bilsin. Benim uçun alacağımız para bir şey değil. Amma, bu adam da hissetmelikine, kendide bir milletin uşağıdır.” diye cevap verir. Türkmen Cuma’nın Irak sınırındaki Tel-Koçar’da hâla evlatları, torunları durur mu bilinmez. Duruyorsa hâlâ kendilerini TÜRKMEN EVLADI görürler mi Allah bilir… Ama bildiğim bir şey var! Yüzlercesini tanıma şansı bulduğum özelde Halep, genelde de Suriye Türkmenleri, bizler üzerimize düşeni Hacı Nahsen Ağa gibi yerine getirememiş olsak da, küsmeden-darılmadan bütün baskılara rağmen milyonları bulan sayılarıyla “ekmeğe ekmek demeya devam edip (Hıbız demeden)” hâlâ kendilerini TÜRK hissederek dimdik ayaktalar. Hacı Nahsen Kel MEHMET AĞA (1968’lerde vefat eti Belva Mirhan Köyünde defnedildi) dört eşinden 7 oğlan çocuğu var Cerablus kasabası Belva Mirhan köyünde yaşamaktadırlar ve odası kahvesi şu güne kader açıktır herkese . 1936 yılında Fransa’nın bölgedeki hâkimiyetinin zayıflaması ile birlikte baskılara maruz kalmaya başladı. 1936-1939’da sancağın Hatay adıyla Türkiye’ye katılması sürecinde Suriye sınırları içerisinde kalan Türkmenlere ilişkin hiçbir görüşme ya da anlaşma yapılmamış olması, Suriye Türkmenlerinin hukuki durumunu belirsizleştirdi. Bu belirsizlik Suriye yönetimlerinin Türkmenlere karşı baskı ve asimilasyon politikası uygulamasına neden oldu. 1946 v e 1972 anayasalarına göre Suriye Arap vatandaşı olarak kabul edilen Türkmenlere kimlikleri ile yaşama hakkı tanınmadı. Türkçe gazete yayımlama imkanı ortadan kalktı; hatta Türkçe konuşmak bile yasaklandı. 1958’de yapılan toprak reformu ile Türkmenlere ait birçok tarla, bağ ve bahçe kamulaştırıldı. Bu ve benzeri uygulamalar yüzünden 1950’ler boyunca Halep’ten Türk asıllı aileler, Türkiye’ye kaçmaya devam ettiler.1963’te yaşanan darbeden sonra bakılar artarak devam etti. Türkmenler herhangi bir sivil ya da yasal örgütlenme oluşturamadı. Hafız Esad rejimi “Tek Suriyeli Kimliği” politikası çerçevesinde, Türkmenleri asimile ederek “Araplaştırma” politikası izledi. Suriye Türkmenleri  Suriye’nin geleceğine ilişkin yapılacak tüm toplantı ve görüşmelerde aktif bir şekilde müzakereci olarak birden fazla kişi olmasını istiyoruz. Bir de Türkiye’deki yetkili makamlarla daha hızlı ve etkin görüşme fırsatı bulmalıyız. Tarih bize gösteriyor ki tüm savaşlar masada kazanılmış ya da kaybedilmiştir. Bu nedenle haklarımızı, hukukumuzu masada güçlü bir şekilde savunmak arzusundayız. Suriye’deki Türkmen varlığının bekası için, göçe zorlanıp boşaltmak zorunda kaldığımız köylerimize, toprağımıza geri dönebilmeyi, yaşam hakkımızı ve gelecek nesillerin refahını garanti altına almak durumundayız. Yeri gelmişken şunu da ifade etmek gerek. Suriye’de Türkmenlerin güçlü bir şekilde var olması, milli kimliğini, dilini, kültürünü koruyarak toplumsal olarak gelişmesi aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenliği için de elzemdir. Nitekim bu coğrafyada tecrübe ile sabittir ki güvenlik hatları sınırın ötesinden başlıyor. Bu nedenle biz diyoruz ki Halep, Rakka güvendeyse, Halep’te, Rakka’da Türkmenler güçlüyse Türkiye’nin güney sınırları güvendedir; Bayırbucak güvendeyse, Bayırbucak’ta Türkmenler güçlüyse Hatay güvendedir. 2010 yılında başlayan Arap Baharı çok kısa bir süre içerisinde Ortadoğu’nun tamamına yayılarak bölge devletlerini ve toplumlarını derinden etkilemiştir. 2011 yılında Suriye’ye sıçrayan bu süreç, etnik ve mezhebi temelde çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çatışmalardan en çok etkilenen grupların başında Türkmenler gelmektedir. Suriye Türkmenleri çatışmaların başladığı ilk günden itibaren ön cephede yer almışlardır. Türkiye’nin Arap Baharının başlamasıyla birlikte bölgede liberal anayasal rejimlerin kurulmasını destekleme politikası ve rejim tarafından Türkmenlerin Türkiye ajanı olarak görülmeleri sebebiyle Türkmenlere yönelik sistematik katliamlar ve göç politikalarının uygulanmıştır. Bu süreçten önce Türkmenlerin yeterli hazırlık ve organizasyona sahip olmamaları Suriye muhalefeti içinde yeterli bir güce ulaşamamalarına neden olmuştu. Yine de ilk etapta silahlı direniş başlatan Suriye Türkmenleri, daha sonra siyasal yapılarını da inşa etmişlerdir. Bu minvalde önce Türkmenlerin askeri yapılarına daha sonra da siyasi organizasyonlarını incelemek yararlı görülmektedir. Türkmenlerin askeri yapılanmaları, Türkmen nüfusunun yaşadığı iki ana şehir ekseninde belirginleşmektedir. Bu şehirler Lazkiye ve Halep’tir  Rakka’da  İdlip’te, Humus ve Hama bölgelerinde  Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer almakta, Fırat Kalkanı Operasyonu ile birlikte 2017 Ekim’inde başlayan İdlip ve 20 Ocak 2018’de başlayan Afrin Operasyonlarında yer almaktadırlar. Türkmenler askeri yapılanmayla birlikte siyasi organizasyonlar da kurmuşlardır. Suriye Türkmenleri Platformu ve Suriye Türkmen Meclisidir. Kaynaklar 1-Halep Türkmenleri Halk Kültürü Araştırması Mehmet Erol 2- http://www.suriyeturkmenleri.com/236-buyuklerimiz&a=1    
Ekleme Tarihi: 21 Kasım 2024 - Perşembe
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ

Suriye Türkmenlerin son Bey´i HACI NAHSEN AĞA KEL MEHMET MUSTAFA PAŞA

Suriye Türkmenlerin son Bey´i HACI NAHSEN AĞA KEL MEHMET MUSTAFA PAŞA 

( 1909 doğdu-1968’lerde vefat eti )

Küçüklüğünde  kuran kerim ve Arapça dili kursunda okudu ve Osmanlı dili derslerinde kurs okudu ve çok başar idi yirmili yaşlarda yaşından daha büyük işler yönetti başardı ve babası Suriye Türkmen aşiretler lideri olan o zaman Kel Mehmet Mustafa Paşa ile çok yerlere gitti , aşiret örf adetlerini ve nasıl yöntmesını iyi öğrenmişti babasından , kahraman, cesur ve merhametli bir kimse olarak Hacı Nahsen AĞA, açları doyurmak, açıkları giydirip donatmak, dul ve yetimleri gözetip korumak gibi iyi hasletlere sahip bir kimse idi. Hak ve adalete saygılı, üstün yeteneklerle mücehhez bir Türkmen aşiret Reisi olan Hacı Nahsen  AĞA, adalet severliği ve merhameti ile tanınıyordu. Başlangıçta o, babasının komşu Arap kurt aşiretleri ile iyi geçinme siyasetine devam etti. Aşiretin başına geçtiği zaman, 25 yaşında bir genç olmasına rağmen, siyaseti iyi bilen, halim selim bir kimse olmakla birlikte, gerçekleri savunma konusunda korkusuz ve cesurdu.Daha yirmi beş  yaşlarda babası Kel Mehmet Mustafa Paşanın vefat ettiğinde sonra Türkmen aşiretler Reisi oldu 25 yaşında bir delikanlıdır ve aslında aşiretler örf adet nasıl yöntmesının tecrübe kazanmış bir beydir. Babası Kel Mehmet Mustafa Paşa olumunden sonra Halep’te  Türkmen aşiretler toplanıp kendısını Suriye Türkmen aşiretler Reisi olarak ilan ediyorlar .

Aşiretler arasında çok iyi cesur ve mert  Türkmenlerin haklarını savunan Hacı Nahsen AĞA tüm Arap aşiretler reisleri kendisine karşı büyük saygı gösterirlerdi. En zorba kimseler bile, onun huzurunda asla haddi aşmazlar, saygıda kusur etmezlerdi. O, kuvvet olarak üstün olanların değil, daima haklıların yanında yer alır, kimsenin ezilmesine tahammül edemezdi. Hoşgörüye sahip ve yumuşak huylu bir kimseydi. adalet, hak ve hukuk prensiplerine göre davranıp hareket etmek, babadan oğula, nesilden nesile yaşayacak şekilde mayalanıyordu. Böylece Hacı Nahsen AĞA, kendisini hem etrafındaki aşiret reislerine sevdirmiş, hem de onların, beyliğine bağladığı umutları boşa çıkarmamıştır.

İnsanlar topluluk halinde yaşamalarından ötürü her daim lidere ihtiyaç duymuşlar, lider olarak seçtikleri kişilere de meşru ölçülerde toplumsal düzenin sağlanması noktasında bir otorite ve bu otoriteyi kullanma yetkisi vermişlerdir. Kullanılan farklı otorite türleri liderleri birbirlerinden farklılaştırmış, farklı lider çeşitlerini ortaya çıkarmıştır. Bu doğrultuda çalışmada, bu otorite ve lider çeşitlerinden biri olan karizma konusu aşiret ve siyasal liderlik bağlamında Hacı Nahsen Kel MEHMET AĞA örneğinde ele olmuştur.

 Suriye resmi tarihi Türkmenleri Fransızlara karşı olan direnişini anlatmaz Türkmenleri kendi düşmanı sayar. Fransızların Halep Cerablus kasaba ve  köyleri  işgalini olayında görüldüğü gibi, Fransızlar tamamen Türkmen aşiretleri tarafından durdurulmuş ve yenilgiye uğratılmışlardır Fransız gücünü kırıp komutanlarını öldürenler Türkmenlerdir. Oysa Arap şövenistleri hala bile, ‘Türkmenler başka yerden gelmiştir,’ diyerek, Fransızlara karşı savaşanların yalnız Araplar olduğunu iddia ederler.Ancak tarih, yalan ve çarpıtmayı kabul etmez. Bugün Fransız işbirlikçileri ülke sahibi iken vatansever Türkmenler vatansız hain diye kalmaya devam ediyorlar.

HACI NAHSEN AĞA KEL MEHMET MUSTAFA PAŞA

 

Fransızların  komutanları yazdığı birkaç sayfa bile gerçekten yalancıların kim olduğunu açığa çıkartıyor. Türkmenler Fransız işgalcilere karşı savaşmıştır. Onların alnı aktır. Bu süreçte Suriye Türkmenlerin liderliğini Bekmişlilerin Hacı Ali aşiretinden Kel Mehmet yürütüyordu ve bu liderlik tüm Türkmen boyları tarafından kabul edilmişti Türkmenlerin lideri Kel Mehmet MUSTAFA PAŞA’in ve oğlu Nahsen AĞA Türkiye ile arası oldukça iyi idi. Hatta şapka devrimini bölgeye taşımak için kendisi bizzat şapka getirip millete giydirmeye onculuk etmişti. Ancak bir süre sonra Fransızlar Kel Mehmet MUSTAFA PAŞA birlikte kardeşi Kel Halil  MUSTAFA PAŞA hapse atarak hapiste zehirlediler, Kel Mehmet’den sonra Türkmenlerin lideri Nahsen Kel MEHMET AĞA oldu.

İnsanlar topluluk halinde yaşamalarından ötürü her daim lidere ihtiyaç duymuşlar, lider olarak seçtikleri kişilere de meşru ölçülerde toplumsal düzenin sağlanması noktasında bir otorite ve bu otoriteyi kullanma yetkisi vermişlerdir. Kullanılan farklı otorite türleri liderleri birbirlerinden farklılaştırmış, farklı lider çeşitlerini ortaya çıkarmıştır. Bu doğrultuda çalışmada, bu otorite ve lider çeşitlerinden biri olan karizma konusu aşiret ve siyasal liderlik bağlamında Hacı Nahsen Kel MEHMET AĞA örneğinde ele olmuştur. aşiret, siyasal liderlik, otorite ve karizma kavramlarına kısaca değinildikten sonra, Nahsen AĞA’nın nasıl Türkmenlere aşiret ve siyasal lider olduğunu ortaya koymak ve onun sahip olduğuna inanılan özelliklerinin deneklerin sosyo-demografik özellikleri doğrultusunda nasıl bir değişim gösterdiğini saptamak amacıyla bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir.

Türkmenlerin son Bey’i Hacı Nahsen AĞA zamanında yaşanan bir hadise 

Türkmenlerden biri 1960’larda Araplardan bir adam vurur. Âdet olduğu üzere Türkmenlerle Araplar “kana oturur”lar, anlaşırlar. Hacı Nahsen Ağa, oğlu Hüseyin, dostumun Babası Ali amca hep beraber bir arabaya binerler ve “kan sağlamak” için köylere çıkarlar. Dolaşarak ta Tel Ebyad’a (Rakka) Dedeler’in yanna gelirler (Burası Urfa Akça Kale karşısında Türkmen’in son noktası olarak kabul edilirmiş o zaman). Yanındakiler geri Halep bölgesine döneceklerini düşünürken H.Nahsen Ağa “Sürün, Tel-Koçar’a gideceğiz” der. Tel Ebyad’a kadar zaten 200 km.den fazla yol katetmişlerdir o günün şartlarında. Yanındakiler buna bir anlam veremezler ama yine de itiraz edemezler. Bir 300 kilometre daha yolları vardır Tel Koçar’a kadar (Tel-Koçar Irak sınırına yakın bir Kürt bölgesidir.). Tel Koçar’a gelirler. Nahsen Ağa’nın yanındakiler oraya vardıklarında öğrenirler bunca yolu neden geldiklerini… burada Türkmen Cuma diye biri yaşamaktadır. Ondan kan sağlamaya gelmişlerdir. Ağa kahvede oturur, bunları Türkmen Cuma’nın evine gönderir, “Gidip getirin bana Türkmen Cumayı” diyerek. Bunlar Cuma’nın evine gelirler ki adamın hâli perişan. Bir oda evi var, onu da ikiye ayırmış bir perde ile. Yarısında erkekler, yarısında kadınlar oturur. Haber verirler Cuma’ya… adam biraz sora çıkar gelir kahveye, Ağanın yanına. Nahsen Ağa Türkmen Cuma’ya “Filanca Arap’tan bir adam vurdu, kan parası topluyoruz; bunun için yanına geldik” der. Türkmen Cuma da “Beyim, benden de bunu al” diyerek, belki de cebindeki tek parası 5 lira uzatır Ağa’ya. Hacı Nahsen Ağa, “Koy onu cebine, bes, sen şu tabakama biraz tütün koy, yeter. Sana düşen bu kadar” der.

Cuma mahcup bir şekilde tabakaya bir avuç tütün doldurur. Bunlar “haydi Allah’a emanet ol” diyerek ayrılırlar oradan. Yanındakiler şaşırmışlardır; cesaretlerini toplayıp sorarlar: “Ağam, üç yüz kilometir geldik, üç yüz de gidceyik. Bir gutu tütün uçun mu depdik bu gadar yolu?” Ağa gülümseyerek “Oğlum, ben onun durumunu zaten bilirim; sanmasın ki bu garib ilde gendi tek başına, arkasında Türkmen olduğunu bilsin. Benim uçun alacağımız para bir şey değil. Amma, bu adam da hissetmelikine, kendide bir milletin uşağıdır.” diye cevap verir. Türkmen Cuma’nın Irak sınırındaki Tel-Koçar’da hâla evlatları, torunları durur mu bilinmez. Duruyorsa hâlâ kendilerini TÜRKMEN EVLADI görürler mi Allah bilir… Ama bildiğim bir şey var! Yüzlercesini tanıma şansı bulduğum özelde Halep, genelde de Suriye Türkmenleri, bizler üzerimize düşeni Hacı Nahsen Ağa gibi yerine getirememiş olsak da, küsmeden-darılmadan bütün baskılara rağmen milyonları bulan sayılarıyla “ekmeğe ekmek demeya devam edip (Hıbız demeden)” hâlâ kendilerini TÜRK hissederek dimdik ayaktalar.

Hacı Nahsen Kel MEHMET AĞA (1968’lerde vefat eti Belva Mirhan Köyünde defnedildi) dört eşinden 7 oğlan çocuğu var Cerablus kasabası Belva Mirhan köyünde yaşamaktadırlar ve odası kahvesi şu güne kader açıktır herkese .

1936 yılında Fransa’nın bölgedeki hâkimiyetinin zayıflaması ile birlikte baskılara maruz kalmaya başladı. 1936-1939’da sancağın Hatay adıyla Türkiye’ye katılması sürecinde Suriye sınırları içerisinde kalan Türkmenlere ilişkin hiçbir görüşme ya da anlaşma yapılmamış olması, Suriye Türkmenlerinin hukuki durumunu belirsizleştirdi. Bu belirsizlik Suriye yönetimlerinin Türkmenlere karşı baskı ve asimilasyon politikası uygulamasına neden oldu. 1946 v e 1972 anayasalarına göre Suriye Arap vatandaşı olarak kabul edilen Türkmenlere kimlikleri ile yaşama hakkı tanınmadı. Türkçe gazete yayımlama imkanı ortadan kalktı; hatta Türkçe konuşmak bile yasaklandı.

1958’de yapılan toprak reformu ile Türkmenlere ait birçok tarla, bağ ve bahçe kamulaştırıldı. Bu ve benzeri uygulamalar yüzünden 1950’ler boyunca Halep’ten Türk asıllı aileler, Türkiye’ye kaçmaya devam ettiler.1963’te yaşanan darbeden sonra bakılar artarak devam etti. Türkmenler herhangi bir sivil ya da yasal örgütlenme oluşturamadı. Hafız Esad rejimi “Tek Suriyeli Kimliği” politikası çerçevesinde, Türkmenleri asimile ederek “Araplaştırma” politikası izledi.

Suriye Türkmenleri  Suriye’nin geleceğine ilişkin yapılacak tüm toplantı ve görüşmelerde aktif bir şekilde müzakereci olarak birden fazla kişi olmasını istiyoruz. Bir de Türkiye’deki yetkili makamlarla daha hızlı ve etkin görüşme fırsatı bulmalıyız. Tarih bize gösteriyor ki tüm savaşlar masada kazanılmış ya da kaybedilmiştir. Bu nedenle haklarımızı, hukukumuzu masada güçlü bir şekilde savunmak arzusundayız. Suriye’deki Türkmen varlığının bekası için, göçe zorlanıp boşaltmak zorunda kaldığımız köylerimize, toprağımıza geri dönebilmeyi, yaşam hakkımızı ve gelecek nesillerin refahını garanti altına almak durumundayız. Yeri gelmişken şunu da ifade etmek gerek. Suriye’de Türkmenlerin güçlü bir şekilde var olması, milli kimliğini, dilini, kültürünü koruyarak toplumsal olarak gelişmesi aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenliği için de elzemdir. Nitekim bu coğrafyada tecrübe ile sabittir ki güvenlik hatları sınırın ötesinden başlıyor. Bu nedenle biz diyoruz ki Halep, Rakka güvendeyse, Halep’te, Rakka’da Türkmenler güçlüyse Türkiye’nin güney sınırları güvendedir; Bayırbucak güvendeyse, Bayırbucak’ta Türkmenler güçlüyse Hatay güvendedir.

2010 yılında başlayan Arap Baharı çok kısa bir süre içerisinde Ortadoğu’nun tamamına yayılarak bölge devletlerini ve toplumlarını derinden etkilemiştir. 2011 yılında Suriye’ye sıçrayan bu süreç, etnik ve mezhebi temelde çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çatışmalardan en çok etkilenen grupların başında Türkmenler gelmektedir. Suriye Türkmenleri çatışmaların başladığı ilk günden itibaren ön cephede yer almışlardır. Türkiye’nin Arap Baharının başlamasıyla birlikte bölgede liberal anayasal rejimlerin kurulmasını destekleme politikası ve rejim tarafından Türkmenlerin Türkiye ajanı olarak görülmeleri sebebiyle Türkmenlere yönelik sistematik katliamlar ve göç politikalarının uygulanmıştır. Bu süreçten önce Türkmenlerin yeterli hazırlık ve organizasyona sahip olmamaları Suriye muhalefeti içinde yeterli bir güce ulaşamamalarına neden olmuştu. Yine de ilk etapta silahlı direniş başlatan Suriye Türkmenleri, daha sonra siyasal yapılarını da inşa etmişlerdir. Bu minvalde önce Türkmenlerin askeri yapılarına daha sonra da siyasi organizasyonlarını incelemek yararlı görülmektedir.

Türkmenlerin askeri yapılanmaları, Türkmen nüfusunun yaşadığı iki ana şehir ekseninde belirginleşmektedir. Bu şehirler Lazkiye ve Halep’tir  Rakka’da  İdlip’te, Humus ve Hama bölgelerinde  Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde yer almakta, Fırat Kalkanı Operasyonu ile birlikte 2017 Ekim’inde başlayan İdlip ve 20 Ocak 2018’de başlayan Afrin Operasyonlarında yer almaktadırlar. Türkmenler askeri yapılanmayla birlikte siyasi organizasyonlar da kurmuşlardır. Suriye Türkmenleri Platformu ve Suriye Türkmen Meclisidir.

Kaynaklar

1-Halep Türkmenleri Halk Kültürü Araştırması Mehmet Erol

2- http://www.suriyeturkmenleri.com/236-buyuklerimiz&a=1

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve embhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.