Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
Köşe Yazarı
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
 

Suriye Türkmenleri Fransız Manda Dönemi

Modern Döneme Geçişte Türkmenler Böylece Suriye tarafında kalan Türkmenler için Fransız işgali altında yeni bir dönem başlamış oluyordu. Ülkeye hâkim olan Fransız manda idaresi, Suriye’yi kontrol altında tutabilmek için ülkeyi etnik ve mezhebi temelde bölüp, Sünnileri Halep ve Şam, Hristiyanları Lübnan, Alevi ve Dürzi bölgelerini de ayrı ayrı devletçikler haline getirdi.10 Ama 1920’de kurulan bu düzen, milliyetçilerin baskısı sebebiyle fazla uzun sürmedi. Nitekim 1922’de Halep ve Şam devletleri birleşerek Suriye Federasyonu’nu kurdular. Fransızların manda yönetimi bölgede uyguladıkları politikalardan birisi etnik ve dinî olarak böldükleri bölgelerdeki demografik yapıyı bozarak buradaki asli unsurları etkisizleştirmeye yönelik olmuştur. 1921’de ciddi bir Türk çoğunluğu bulunan Bayır ve Bucak nahiyelerini Lazkiye’deki Nusayri bölgesine bağlamaları, Fransızların bu türden uygulamalarının bir göstergesidir. Toplam nüfusu 28.000 olan BayırBucak bölgesinin bu nüfusunun 21.131’ini Türkmenler oluştururken, bölgedeki toplam nüfusları 1.000 civarında olan bir Ermeni ve bir de Sünni Arap köyünün dışındaki nüfusu da Nusayriler oluşturmaktaydı. Türkmen çoğunluğu bulunduğu için muhtar ve millî bir yönetime sahip olması gerekirken Aleviler Devleti’ne bağlanan Bayır-Bucak Türkmen bölgesi üzerinde yapılan uygulamaya benzer olarak, Kilis ve Antep’in güneyindeki Türk bölgeleri de Halep Devletine bağlanmıştı. Yine, bu gelişmelerden birkaç ay evvel Fransız yüksek komiseri General Gouraud, İskenderun’da verdiği bir beyanatında İskenderun Sancağı’nın da Halep Devleti’ne bağlanması gerektiğini açıklamıştır . Bu Türk bölgelerini, Alevi ve Halep Devletlerine bağlayan Fransızlar bununla da yetinmemiş, bazı bedevi aşiretleri de Aleviler Devleti’ne bağlanan Bayır ve Bucak Türkmen ahiyelerinde iskân ederek, bu nahiyelerin nüfusundaki Türkmen çoğunluğu oranını azaltmaya çalışmışlardır hatta bu bedevi aşiretlere yerlerini değiştirmeleri karşılığında tazminat ödemişlerdir . Ayrıca Fransızların yönlendirmesiyle Şam’dan gelen “Vatani Partisi”ne mensup bazı kişiler Bayır, Bucak Türkmen nahiyeleri halkını, Türkmenlerin aleyhine kışkırtmak amacıyla propagandaya girişmişlerdir . Böylece Türkmenleri bu devletler içerisinde azınlık pozisyonuna düşüren Fransızlar, yine bu politika ile Türkmen bölgeleri arasındaki bağlantıyı keserek, Türkmenlerin etkinliğini azaltmayı hedeflemişlerdir. Bu dönemde Fransızların Türkmenlere olumsuz bir gözle bakması için iki önemli nedenleri bulunuyordu: Öncelikle Fransızlar Türkiye’ye rağmen Türkmenlerin sadakatlerini kazanamayacaklarını ve Türkmenleri kendi politikaları lehine kullanamayacaklarını anlamıştı. İkincisi ise Türkmenlerin mezhebî yapısıyla ilgilidir. Şöyle ki yukarıda da işaret edildiği gibi Fransızlar oluşturmak istedikleri yeni düzende Alevi ve Sünni kesimleri farklı sınırlara bölmeyi amaçlamıştı. Bu bölünmede Türkmenlerin tamamına yakınının Sünni olması, manda idaresinin hedeflediği çok parçalı yapıya hizmet etmek yerine, bilakis Türkmenlerin dini olarak kendilerine daha yakın hissettikleri Sünni Arap çoğunluk ile birlikte hareket edeceklerini göstermişti. Böylece Fransa’nın “böl, parçala, yönet” siyasetinde Türkmenler, dini ve etnik aidiyet olarak işbirliği listesinin başında değildi. Birinci Dünya Savaşında müttefik ordularının yenilmesi neticesinde, Osmanlı Devletiyle imzalanan 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti bölgeden çekildikten sonra Halep ve çevresinde yaşayan Türkmenler çizilen yapay sınırların ardında kalır. Birinci Dünya Savaşının devam ettiği sırada varılan İngiliz Fransız anlaşması Halep’in de içinde bulunduğu Suriye topraklarının Fransa’ya bırakılmasını öngörürken, Sykes-Picot anlaşmasının uygulanması 1920 yılında gerçekleşti. Fransız işgalindeki Suriye ile Türkiye sınırının belirlenmesi sonrasında yaşanan demografik değişime de yansıyan bu olumsuz imaj tüm manda idaresi boyunca inişli-çıkışlı bir seyir izleyerek sürecektir. Ancak arada ne tel örgü ne de duvar olduğu için, Türkiye’deki etnik kardeşleri ile köklü bir ayrılma olarak algılanmamış̧ , köyler arasındaki geçişler, çoğu göstermelik gevşek kontrollerle devam etmiştir. 1920’lerden sonra Suriye tarafında yeni köyler ve yerleşim birimleri kurulurken, buralara çok sayıda Arap, Kürt ve Hıristiyan göçmen yerleştirildi. 1920 ile 1954 arasında kurulan köy sayısı 2 bini aştı. 1939’da Hatay Tür­ki­ye’ye ka­tı­lır­ken 1941’de Halep’te Türk­men­ler ka­le­ye Türk bay­ra­ğı çe­ki­yor­du. Ger­çek­ten Tür­ki­ye bu­ra­da­ki soy­daş­la­rı­na hep bir umut oldu. Tür­ki­ye’deki in­kı­lap­lar da bu­ra­da­ki Türk­men şe­hir­le­ri ta­ra­fın­dan kabul gördü. Atatürk, Kurtuluş Savaşının ardından daha önce planladığı devrimleri tek tek yapmaya başlar. Kastamonu’nda halkın karşısına elinde şapka ile çıkar ve bundan sonra Türk halkının başına şapka giyeceğini ilan eder. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasının ardından, halkın kılık ve kıyafetinin düzenlenerek batı ülkelerindeki normlara uygun hâle getirilmesi için 1925 yılında yapılan kanuni düzenlemedir. Atatürk Devrimlerinin bir parçası olan bu kanunla, erkeklerin baş örtme uygulamaları ve şapka kullanımı düzenlenmiştir. Me­se­la Şapka Devrimini Suriye'nin Halep Ce­rab­lus Kentinde Türkmenlerin liderliğini Beydili Bekmişli Hacı Ali oymağından Mus­ta­fa Paşa oğlu Kel Muhammed Mustafa Paşa yürütüyordu ve bu liderlik tüm Türkmen boyları tarafından kabul edilmiş ,Türkiye ile arası çok iyi olan Kel Muhammed Mustafa Paşa Ağası ile bir çok Türkmen aşiret liderleri önce Halep kalesine Türk bayrağını dikerek sonrada şapka dev­ri­mi za­ma­nın­da Halep için­de Türkiye’den gelip Antep bölgesinden şapka getirerek Türkmenlere dağıtmış. Şapka giyerek de tescilleyen Halep Beydili Türkmen lideri Kel Muhammed Mustafa Paşa öncülük  etmişti.  Türkmen liderinin Bu tutumundan sonra Fransızlarca kendisini ve kardeşini önce hapse atıldılar, sonra Kel Muhammed ile kardeşi Kel Halil Mustafa paşa ve bazı bölgedeki kanaat önderlerini hapiste zehirlenerek şehit edildiler. Bunun üzerine Şam’ın gölgesinde kalan Halep ahalisi ve liderlerinin büyük bir hayal kırıklığı duyduğu açıktı. Hatay’ın bağımsızlık süreci ve Türkiye’nin ilgisi kısa süre de olsa Halep’teki Türkler arasında umut doğuruyordu. Süreci sırasında Halep’teki Türkmenler, Antakya’daki direnişe silah ve para gönderdiklerinden, kendilerini hedef haline getirmiş oldular. Gerek manda idaresi ve gerekse milliyetçi Arap hükümeti nezdinde Halep Türkmenleri ve Türkmenleri, ikili ilişkilerde hep bir güvensizlik unsuru olmayı sürdürdü .Türkiye ile Halep’teki Türkmen azınlık arasındaki en ciddi yakınlaşma II. Dünya Savaşı sırasında yaşandı. Türkiye’yi bir şekilde yanlarında görmek isteyen müttefiklerin planlarından biri Türkiye’nin Halep dahil tüm Kuzey Suriye’yi işgal etmesi idi. Aslında yıllar önce Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan Halep’in ana yurda katılması Türkiye’nin de soğuk bakacağı bir seçenek değildi. Hatta 1941 yılında Halep’teki Türk kökenli gruplar ayaklanarak, kaleye Türk bayrağı çekmişler ve Türkiye’ye katılma isteklerini ortaya koymuşlardı. Bu dönemde Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda Müttefikler tarafından yürütülen yoğun temaslar Ankara hükümetinin tereddütleri sebebiyle sürüncemede kaldı. Haziran 1941’de müttefiklerin Suriye’yi işgal etmeleri, Halep’in Türkiye’ye katılmasını öngören söz konusu planı gündemden düşürdü. Manda idaresi dahilinde sadece Halep’te değil, tüm Suriye’de Osmanlı ve Türkiye etkisi XX. Yüzyılın ortalarına kadar kendini hissettirmiştir. Öyle ki, 1947 yılına kadarki Suriye siyaset sahnesine çıkmış kişilerin mezun oldukları okullara ilişkin bir istatistik yapıldığında, İstanbul’dan mezun olanların sayısı Batılı ülkelerden mezun olanlardan iki kat yüksek çıkmaktadır. 40 yıl boyunca Suriye parlamentolarındaki milletvekillerinin %44’ü Türkçe biliyordu. Siyasi Durum Siyaset, doğası gereği tüm Suriye’deki Türk kökenli azınlığı ilgilendiren boyutlar içermektedir. Bu nedenle Halep’teki Türkmenlerle ilgili özel birkaç durum hariç genel sorunlar tüm Suriye’deki Türk azınlık için ortak unsurlar taşımaktadır. Halep Türkmenleri mevcut yapıları itibarıyla homojen bir siyasi topluluk değildirler.İnsanlar arasında siyasi gündeme ilişkin birçok konuda fikir birliği de yok. Bunun da ötesinde kendi haklarını savunmak üzere ortak siyasi hedefler de söz konusu değil. Siyasi anlamda Türkmen toplumunu ilgilendiren gündem maddelerinin başında topluluğun siyasal temsili gelmektedir. Şu an Halep’teki Türkmenlerin topluluk lideri olma iddiasında bulunan Cumhuriyet döneminin etkin isimlerinden Kel Muhammed Mustafa Paşa ve sonra oğlu Hacı Nahsen Ağa ailesinden Suriye'nin tanınmış Türkmen yazarı Faruk Mustafa Paşa . Aşiret ve bölgeleri üzerinde bir bağlayıcılığı bulunan söz konusu kişi içinde Suriye yönetimi tarafından muhatap alınan kişi Faruk Mustafa Paşa olmuştur . Lider Faruk Mustafa Paşa'nın vefatından sonra yerel forumlarda Türkmenleri temsil ettiğini iddia eden birçok kişi oluşmuştur . Ancak Türkmen oymaklerinin çoğunluğu, Hacı Nahsen Ağa'nın oğlu Kal Muhammed Mustafa Paşa'nın torunları olan ve hale Cerablus bölgesinin Belva Mirkan köyünde yaşayan Hüseyin Hacı Nahsen Ağa Bey'in kişiliği konusunda hemfikirdir.
Ekleme Tarihi: 16 Kasım 2024 - Cumartesi
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ

Suriye Türkmenleri Fransız Manda Dönemi

Modern Döneme Geçişte Türkmenler Böylece Suriye tarafında kalan Türkmenler için Fransız işgali altında yeni bir dönem başlamış oluyordu. Ülkeye hâkim olan Fransız manda idaresi, Suriye’yi kontrol altında tutabilmek için ülkeyi etnik ve mezhebi temelde bölüp, Sünnileri Halep ve Şam, Hristiyanları Lübnan, Alevi ve Dürzi bölgelerini de ayrı ayrı devletçikler haline getirdi.10 Ama 1920’de kurulan bu düzen, milliyetçilerin baskısı sebebiyle fazla uzun sürmedi. Nitekim 1922’de Halep ve Şam devletleri birleşerek Suriye Federasyonu’nu kurdular.

Fransızların manda yönetimi bölgede uyguladıkları politikalardan birisi etnik ve dinî olarak böldükleri bölgelerdeki demografik yapıyı bozarak buradaki asli unsurları etkisizleştirmeye yönelik olmuştur.

1921’de ciddi bir Türk çoğunluğu bulunan Bayır ve Bucak nahiyelerini Lazkiye’deki Nusayri bölgesine bağlamaları, Fransızların bu türden uygulamalarının bir göstergesidir.

Toplam nüfusu 28.000 olan BayırBucak bölgesinin bu nüfusunun 21.131’ini Türkmenler oluştururken, bölgedeki toplam nüfusları 1.000 civarında olan bir Ermeni ve bir de Sünni Arap köyünün dışındaki nüfusu da Nusayriler oluşturmaktaydı. Türkmen çoğunluğu bulunduğu için muhtar ve millî bir yönetime sahip olması gerekirken Aleviler Devleti’ne bağlanan Bayır-Bucak Türkmen bölgesi üzerinde yapılan uygulamaya benzer olarak, Kilis ve Antep’in güneyindeki Türk bölgeleri de Halep Devletine bağlanmıştı.

Yine, bu gelişmelerden birkaç ay evvel Fransız yüksek komiseri General Gouraud, İskenderun’da verdiği bir beyanatında İskenderun Sancağı’nın da Halep Devleti’ne bağlanması gerektiğini açıklamıştır . Bu Türk bölgelerini, Alevi ve Halep Devletlerine bağlayan Fransızlar bununla da yetinmemiş, bazı bedevi aşiretleri de Aleviler Devleti’ne bağlanan Bayır ve Bucak Türkmen ahiyelerinde iskân ederek, bu nahiyelerin nüfusundaki Türkmen çoğunluğu oranını azaltmaya çalışmışlardır hatta bu bedevi aşiretlere yerlerini değiştirmeleri karşılığında tazminat ödemişlerdir .

Ayrıca Fransızların yönlendirmesiyle Şam’dan gelen “Vatani Partisi”ne mensup bazı kişiler Bayır, Bucak Türkmen nahiyeleri halkını, Türkmenlerin aleyhine kışkırtmak amacıyla propagandaya girişmişlerdir . Böylece Türkmenleri bu devletler içerisinde azınlık pozisyonuna düşüren Fransızlar, yine bu politika ile Türkmen bölgeleri arasındaki bağlantıyı keserek, Türkmenlerin etkinliğini azaltmayı hedeflemişlerdir.

Bu dönemde Fransızların Türkmenlere olumsuz bir gözle bakması için iki önemli nedenleri bulunuyordu: Öncelikle Fransızlar Türkiye’ye rağmen Türkmenlerin sadakatlerini kazanamayacaklarını ve Türkmenleri kendi politikaları lehine kullanamayacaklarını anlamıştı. İkincisi ise Türkmenlerin mezhebî yapısıyla ilgilidir. Şöyle ki yukarıda da işaret edildiği gibi Fransızlar oluşturmak istedikleri yeni düzende Alevi ve Sünni kesimleri farklı sınırlara bölmeyi amaçlamıştı.

Bu bölünmede Türkmenlerin tamamına yakınının Sünni olması, manda idaresinin hedeflediği çok parçalı yapıya hizmet etmek yerine, bilakis Türkmenlerin dini olarak kendilerine daha yakın hissettikleri Sünni Arap çoğunluk ile birlikte hareket edeceklerini göstermişti. Böylece Fransa’nın “böl, parçala, yönet” siyasetinde Türkmenler, dini ve etnik aidiyet olarak işbirliği listesinin başında değildi.

Birinci Dünya Savaşında müttefik ordularının yenilmesi neticesinde, Osmanlı Devletiyle imzalanan 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti bölgeden çekildikten sonra Halep ve çevresinde yaşayan Türkmenler çizilen yapay sınırların ardında kalır. Birinci Dünya Savaşının devam ettiği sırada varılan İngiliz Fransız anlaşması Halep’in de içinde bulunduğu Suriye topraklarının Fransa’ya bırakılmasını öngörürken, Sykes-Picot anlaşmasının uygulanması 1920 yılında gerçekleşti.

Fransız işgalindeki Suriye ile Türkiye sınırının belirlenmesi sonrasında yaşanan demografik değişime de yansıyan bu olumsuz imaj tüm manda idaresi boyunca inişli-çıkışlı bir seyir izleyerek sürecektir. Ancak arada ne tel örgü ne de duvar olduğu için, Türkiye’deki etnik kardeşleri ile köklü bir ayrılma olarak algılanmamış̧ , köyler arasındaki geçişler, çoğu göstermelik gevşek kontrollerle devam etmiştir.

1920’lerden sonra Suriye tarafında yeni köyler ve yerleşim birimleri kurulurken, buralara çok sayıda Arap, Kürt ve Hıristiyan göçmen yerleştirildi. 1920 ile 1954 arasında kurulan köy sayısı 2 bini aştı.

1939’da Hatay Tür­ki­ye’ye ka­tı­lır­ken 1941’de Halep’te Türk­men­ler ka­le­ye Türk bay­ra­ğı çe­ki­yor­du. Ger­çek­ten Tür­ki­ye bu­ra­da­ki soy­daş­la­rı­na hep bir umut oldu. Tür­ki­ye’deki in­kı­lap­lar da bu­ra­da­ki Türk­men şe­hir­le­ri ta­ra­fın­dan kabul gördü. Atatürk, Kurtuluş Savaşının ardından daha önce planladığı devrimleri tek tek yapmaya başlar. Kastamonu’nda halkın karşısına elinde şapka ile çıkar ve bundan sonra Türk halkının başına şapka giyeceğini ilan eder.

Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasının ardından, halkın kılık ve kıyafetinin düzenlenerek batı ülkelerindeki normlara uygun hâle getirilmesi için 1925 yılında yapılan kanuni düzenlemedir. Atatürk Devrimlerinin bir parçası olan bu kanunla, erkeklerin baş örtme uygulamaları ve şapka kullanımı düzenlenmiştir.

Me­se­la Şapka Devrimini Suriye'nin Halep Ce­rab­lus Kentinde Türkmenlerin liderliğini Beydili Bekmişli Hacı Ali oymağından Mus­ta­fa Paşa oğlu Kel Muhammed Mustafa Paşa yürütüyordu ve bu liderlik tüm Türkmen boyları tarafından kabul edilmiş ,Türkiye ile arası çok iyi olan Kel Muhammed Mustafa Paşa Ağası ile bir çok Türkmen aşiret liderleri önce Halep kalesine Türk bayrağını dikerek sonrada şapka dev­ri­mi za­ma­nın­da Halep için­de Türkiye’den gelip Antep bölgesinden şapka getirerek Türkmenlere dağıtmış. Şapka giyerek de tescilleyen Halep Beydili Türkmen lideri Kel Muhammed Mustafa Paşa öncülük  etmişti.  Türkmen liderinin Bu tutumundan sonra Fransızlarca kendisini ve kardeşini önce hapse atıldılar, sonra Kel Muhammed ile kardeşi Kel Halil Mustafa paşa ve bazı bölgedeki kanaat önderlerini hapiste zehirlenerek şehit edildiler.

Bunun üzerine Şam’ın gölgesinde kalan Halep ahalisi ve liderlerinin büyük bir hayal kırıklığı duyduğu açıktı. Hatay’ın bağımsızlık süreci ve Türkiye’nin ilgisi kısa süre de olsa Halep’teki Türkler arasında umut doğuruyordu. Süreci sırasında Halep’teki Türkmenler, Antakya’daki direnişe silah ve para gönderdiklerinden, kendilerini hedef haline getirmiş oldular. Gerek manda idaresi ve gerekse milliyetçi Arap hükümeti nezdinde Halep Türkmenleri ve Türkmenleri, ikili ilişkilerde hep bir güvensizlik unsuru olmayı sürdürdü .Türkiye ile Halep’teki Türkmen azınlık arasındaki en ciddi yakınlaşma II. Dünya Savaşı sırasında yaşandı.

Türkiye’yi bir şekilde yanlarında görmek isteyen müttefiklerin planlarından biri Türkiye’nin Halep dahil tüm Kuzey Suriye’yi işgal etmesi idi. Aslında yıllar önce Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan Halep’in ana yurda katılması Türkiye’nin de soğuk bakacağı bir seçenek değildi. Hatta 1941 yılında Halep’teki Türk kökenli gruplar ayaklanarak, kaleye Türk bayrağı çekmişler ve Türkiye’ye katılma isteklerini ortaya koymuşlardı.

Bu dönemde Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda Müttefikler tarafından yürütülen yoğun temaslar Ankara hükümetinin tereddütleri sebebiyle sürüncemede kaldı. Haziran 1941’de müttefiklerin Suriye’yi işgal etmeleri, Halep’in Türkiye’ye katılmasını öngören söz konusu planı gündemden düşürdü. Manda idaresi dahilinde sadece Halep’te değil, tüm Suriye’de Osmanlı ve Türkiye etkisi XX. Yüzyılın ortalarına kadar kendini hissettirmiştir.

Öyle ki, 1947 yılına kadarki Suriye siyaset sahnesine çıkmış kişilerin mezun oldukları okullara ilişkin bir istatistik yapıldığında, İstanbul’dan mezun olanların sayısı Batılı ülkelerden mezun olanlardan iki kat yüksek çıkmaktadır. 40 yıl boyunca Suriye parlamentolarındaki milletvekillerinin %44’ü Türkçe biliyordu.

Siyasi Durum Siyaset, doğası gereği tüm Suriye’deki Türk kökenli azınlığı ilgilendiren boyutlar içermektedir. Bu nedenle Halep’teki Türkmenlerle ilgili özel birkaç durum hariç genel sorunlar tüm Suriye’deki Türk azınlık için ortak unsurlar taşımaktadır. Halep Türkmenleri mevcut yapıları itibarıyla homojen bir siyasi topluluk değildirler.İnsanlar arasında siyasi gündeme ilişkin birçok konuda fikir birliği de yok. Bunun da ötesinde kendi haklarını savunmak üzere ortak siyasi hedefler de söz konusu değil. Siyasi anlamda Türkmen toplumunu ilgilendiren gündem maddelerinin başında topluluğun siyasal temsili gelmektedir.

Şu an Halep’teki Türkmenlerin topluluk lideri olma iddiasında bulunan Cumhuriyet döneminin etkin isimlerinden Kel Muhammed Mustafa Paşa ve sonra oğlu Hacı Nahsen Ağa ailesinden Suriye'nin tanınmış Türkmen yazarı Faruk Mustafa Paşa . Aşiret ve bölgeleri üzerinde bir bağlayıcılığı bulunan söz konusu kişi içinde Suriye yönetimi tarafından muhatap alınan kişi Faruk Mustafa Paşa olmuştur . Lider Faruk Mustafa Paşa'nın vefatından sonra yerel forumlarda Türkmenleri temsil ettiğini iddia eden birçok kişi oluşmuştur . Ancak Türkmen oymaklerinin çoğunluğu, Hacı Nahsen Ağa'nın oğlu Kal Muhammed Mustafa Paşa'nın torunları olan ve hale Cerablus bölgesinin Belva Mirkan köyünde yaşayan Hüseyin Hacı Nahsen Ağa Bey'in kişiliği konusunda hemfikirdir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve embhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.