Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
Köşe Yazarı
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
 

OSMANLI TÜRKMENLER RAKKA ÇÖLLERİNE SÜRDÜ

Osmanlı Devleti egemenliği altına aldığı hemen hemen her bölgeyi şüphesiz kendi yönetim anlayışıyla bir cazibe merkezi ve kültür beşiği haline getirmiştir. Bu yerleşim yerlerinden biri de Bilad-üş-Şam (Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün) olarak bilinen bölgenin içinde yer alan Şam (Dimeşk eş-Şam) şehridir. Dünya’nın en eski yerleşimlerinden olan kent, M.S. 6. yüzyılda İslam egemenliğine girmiş, 1521 yılından 1. Dünya Savaşı’na kadar da Osmanlı hakimiyeti altında bulunmuştur. Kent, Avrupa dillerinde Damascus olarak bilinirken, Araplarca "eş-Şam" ya da günümüzde bilinen şekliyle "Şam" olarak anılmaktadır. Bugün bazı Batılı tarihçilerin herhangi bir belgeye dayanmayan iddialarının aksine şehir Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra imar edilmiş ve ekonomik kalkınmasına devam etmiştir. Bu çalışmada Şam şehrinin İslam Devleti tarafından fethi, şehrin Emevi ve Osmanlı yönetimi altındaki durumuyla birlikte İslam şehirlerinin karakteristik özelliklerine değinilerek bilgi tasnifi yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca 19.yy. da bölgenin ekonomik, idari ve sosyo-kültürel yönden Osmanlı hakimiyetinde nasıl bir durumda olduğu incelenecek; mevcut Osmanlı & İslam eserleri hakkında bilgi verilecektir. “Tarih, bugünü ve geleceği anlamak için elimizdeki tek anahtardır. Ne olduğumuzu bilebilmek için, geçmişte ne olduğumuzu bilmemiz gerekiyor ve bu geçmiş de kesin bir çizgi ile 19. yüzyılda başlamıyor” . İnsanoğlu farklı süreçlerden geçerek eski çağlardan bu zamana birçok uygarlık kurmuştur. Yaşanılan bölgenin coğrafi koşulları, komşu topluluklar ve bunların sosyo-kültürel, ekonomik yapıları toplumların tarihini temelden etkilemiştir. Osmanlının acımasız bir iskan politikası vardı. Gerek fetihler ve gerekse oradan oraya sürerek cezalandırmak istediği Türkmen aşiretlerini bugünkü Suriye topraklarında bulunan Rakka’nın çöllerine sürgün ediyordu. Yavuz Sultan Selim 1516’da bölgeyi ele geçirdi ve özellikle Alevi Türkmenlerini Rakka çöllerine sürgün etmeye başladı. En çok da Beydili Türkmen boyunun sürgün yeri oldu Rakka. Ruha Eyaleti olarak da bilinen Rakka bölgesi, Diyarbakır ile Halep eyaletleri arasında kalan bölgeydi ve merkezi de Urfa idi. Osmanlı, bu bölge için özel iskan politikası uyguladı, Beydili ve Bozulus Türkmenlerini Fırat Irmağı boyunca yerleştirme girişimleri başarsız olunca, göçebe Türkmenlerin düzeni bozuldu. Türkmenlere Arap aşiretlerine mensup eşkıya saldırıları önlenemez hale gelince, bölgede istikrar kalmadı. 18. yüzyılda karışıklıklar giderek arttı.19 Yüzyılda meydana gelen ayaklanmalar ile Mısır Hidivi İbrahim Paşa’nın bölgeyi alması sonucu; Türkmen Aşiretler yöreden çekildiler. 1840’da bölge tekrar Osmanlılara geçince, Rakka Eyaleti Urfa-Halep’e bağlı bir sancak oldu. Ahmet Refik, Anadolu’da yaşayan Türk Aşiretlerinin Rakka çöllerine ve diğer yerlere sürgünleriyle ilgili Osmanlı belgelerini yayınlamıştır. Beydili, Bozulus Türkmenleri’nin en kalabalık boyu. Ancak, Akkoyunlu Türkmen Devleti’ninin siyasi faaliyetleri içinde bulunmamışlardır. Bölgedeki karışıklıklar yüzünden tekrar Halep’e dönüş yapmışlar. Beydili aşireti bilindiği gibi oldukça yoğun sayıda Şanlıurfa’da yaşıyorlar. Şanlıurfa’nın en büyük Türkmen aşireti Badıllı ya da Beğdilli. Rakka bölgesi Arap kabileleriyle Türkmenler arasında geçen savaş türküleriyle dolu olduğu gibi, Türkmen oymaklarının adeta bir sürgün yeri idi. Bu sürgünde en büyük ızdırabı Beydili ve ona bağlı oymaklar çekmiştir. Yine bu olaya dair acı hatıralar, Kırşehir başta olmak üzere Keskin yöresinde hâla yaşatılmaktadır. Aşağıdaki bozlak bunun acı bir kanıtıdır: Toplandık aşiret geldik Colab´a Başmızda esen boran değil mi? Şahin Bey, Karaca konduk yanyana Hacı Ali´nin yurdu Seylan değil mi? Urumdan öteye yığnak düzüldü Aşiretler isim isim yazıldı Koca Berk Ağa´nın bendi bozuldu Cerit onu tozlu duman değil mi? Kurt Karaca Ulaşlı´nın beyine O da kondu Şahin Bey´in sağına Firkat girdi Ağca-Kale dağına Yusuf Paşa cana kıyan değil mi? Misis´ten göçünce Irakka yolu Anavarza üstü Bayındır eli Perişan düştü de koca Beğdili İstanbul belimiz kıran değil mi? Süleyman’ım haymalarım kurulsun Çekilsin sancaklar aşret derilsin Gündeşlioğlu destan olsun çığrılsın Firuz Bey´in yurdu Ören değil mi? Bozlak da adları geçenlerin dışında, bu dönemde Beydili içindeki obaların başında tespit edebildiğimiz şu beyler bulunuyordu. Firuz Beyoğlu Şahin Bey, Cafer Bey, Kenan Bey, Kurd Bey, Ömer Bey, Hasan Bey, Murtaza Bey, Ganem Bey, Karakoyunlu Battal Bey. İsyanın elebaşıları olduğu bildirilen Otuz Türkmen beyi idam edildi. İdam edilenler arasında Şahin Bey´in olduğunu Şık Süleyman şu mısralarla dile getirmektedir. Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir Sâf tutmuş ordusu emrine hazır Bağlandı derbentler bulundu kusur Uyan Şahin Beyim dön bak ardına Hoyrat girdi aslanların yurduna Duman almış şu görünen dağları Zalim kırmış goncaları gülleri İpe gitti obaların beyleri Uyan Şahin Beyim dön bak ardına Hoyrat girdi aslanların yurduna Hilebaz feleğin bize mi kasti Aslana sığar mı tilkinin postu Aşiret direği kara gün dostu Uyan Şahin Beyim dön bak ardına Hoyrat girdi aslanların yurduna Rakka´dan Colab´a döküldük yola Kesilen kelleler gelmiyor dile Suçumuz ne idi sürüldük çöle Uyan Şahin Beyim dön bak ardına Hoyrat girdi aslanların yurduna Süleyman’ım ne olacak hâlimiz Urumeli bekler oldu yolumuz, Kırıldı belimiz Firuz Beyimiz Uyan Şahin Beyim dön bak ardına Hoyrat girdi aslanların yurduna Türkmen aşiretleri, göç ettikleri yerlerde de gelenekleriyle, görenekleriyle türküleriyle, bozlaklarıyla varlıklarını korumuşlardır. Türk Kültürünü yaşatan da bu Türkmen aşiretleridir. Suriyenin başkenti Şam, dünyada üzerinde hayatın devam ettiği en eski şehirlerden biridir ve Osmanlı idaresinde girmeden önce birçok uygarlığın yönetimi altında kalmıştır. Doğu ile Batı’ nın keşişim noktasında bulunan, Anadolu’ya çıkış kapısı konumunda olan şehir coğrafi konumu dolayısıyla tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bugün dahi çatışmaların ve savaşların eksik olmadığı coğrafyada kadim bir kent olmanın bedelini ödeyen Şam, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Avrupa dillerinde Damascus olarak geçen Arap arasında ise Dimeşk ya da eş-Şam olarak bilinen şehir tipik İslam kenti karakteri taşımaktadır. Osmanlı hakimiyetine girmeden evvel İslam Devleti’nin Emevi Hanedanı yönetimi altında başkentlik yapmış olan Şam, İslam dininde kamplaşma ile sonuçlanan siyasi olaylara da tanıklık etmiştir. Osmanlı egemenliği altında uzun müddet refah içinde yaşayan kent halkı, merkezi iktidarın 19. Yüzyılda yaşamış olduğu iktisadi krizden etkilenmiştir. Buna rağmen kent imar edilmiş, ticaret ve tarım gelişmiştir. İmparatorluğun yıkılış nedenlerinden biri olan kapitülasyonların genişletilmesi, bölgede yabancı etkisinin ve rekabetinin artmasına neden olmuştur. Bu dönemde hızla yoksullaşan halk, vergisini ödeyemeyecek duruma düşmüştür. Birtakım çıkar gruplarının yönlendirmesine rağmen halk, devletine sadık kalmış; milliyetçilik akımından oldukça geç etkilenmiştir.
Ekleme Tarihi: 21 Kasım 2024 - Perşembe
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ

OSMANLI TÜRKMENLER RAKKA ÇÖLLERİNE SÜRDÜ

Osmanlı Devleti egemenliği altına aldığı hemen hemen her bölgeyi şüphesiz kendi yönetim anlayışıyla bir cazibe merkezi ve kültür beşiği haline getirmiştir. Bu yerleşim yerlerinden biri de Bilad-üş-Şam (Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün) olarak bilinen bölgenin içinde yer alan Şam (Dimeşk eş-Şam) şehridir. Dünya’nın en eski yerleşimlerinden olan kent, M.S. 6. yüzyılda İslam egemenliğine girmiş, 1521 yılından 1. Dünya Savaşı’na kadar da Osmanlı hakimiyeti altında bulunmuştur. Kent, Avrupa dillerinde Damascus olarak bilinirken, Araplarca "eş-Şam" ya da günümüzde bilinen şekliyle "Şam" olarak anılmaktadır. Bugün bazı Batılı tarihçilerin herhangi bir belgeye dayanmayan iddialarının aksine şehir Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra imar edilmiş ve ekonomik kalkınmasına devam etmiştir. Bu çalışmada Şam şehrinin İslam Devleti tarafından fethi, şehrin Emevi ve Osmanlı yönetimi altındaki durumuyla birlikte İslam şehirlerinin karakteristik özelliklerine değinilerek bilgi tasnifi yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca 19.yy. da bölgenin ekonomik, idari ve sosyo-kültürel yönden Osmanlı hakimiyetinde nasıl bir durumda olduğu incelenecek; mevcut Osmanlı & İslam eserleri hakkında bilgi verilecektir.

“Tarih, bugünü ve geleceği anlamak için elimizdeki tek anahtardır. Ne olduğumuzu bilebilmek için, geçmişte ne olduğumuzu bilmemiz gerekiyor ve bu geçmiş de kesin bir çizgi ile 19. yüzyılda başlamıyor” . İnsanoğlu farklı süreçlerden geçerek eski çağlardan bu zamana birçok uygarlık kurmuştur. Yaşanılan bölgenin coğrafi koşulları, komşu topluluklar ve bunların sosyo-kültürel, ekonomik yapıları toplumların tarihini temelden etkilemiştir.

Osmanlının acımasız bir iskan politikası vardı. Gerek fetihler ve gerekse oradan oraya sürerek cezalandırmak istediği Türkmen aşiretlerini bugünkü Suriye topraklarında bulunan Rakka’nın çöllerine sürgün ediyordu. Yavuz Sultan Selim 1516’da bölgeyi ele geçirdi ve özellikle Alevi Türkmenlerini Rakka çöllerine sürgün etmeye başladı. En çok da Beydili Türkmen boyunun sürgün yeri oldu Rakka. Ruha Eyaleti olarak da bilinen Rakka bölgesi, Diyarbakır ile Halep eyaletleri arasında kalan bölgeydi ve merkezi de Urfa idi.

Osmanlı, bu bölge için özel iskan politikası uyguladı, Beydili ve Bozulus Türkmenlerini Fırat Irmağı boyunca yerleştirme girişimleri başarsız olunca, göçebe Türkmenlerin düzeni bozuldu. Türkmenlere Arap aşiretlerine mensup eşkıya saldırıları önlenemez hale gelince, bölgede istikrar kalmadı. 18. yüzyılda karışıklıklar giderek arttı.19 Yüzyılda meydana gelen ayaklanmalar ile Mısır Hidivi İbrahim Paşa’nın bölgeyi alması sonucu; Türkmen Aşiretler yöreden çekildiler. 1840’da bölge tekrar Osmanlılara geçince, Rakka Eyaleti Urfa-Halep’e bağlı bir sancak oldu.


Ahmet Refik, Anadolu’da yaşayan Türk Aşiretlerinin Rakka çöllerine ve diğer yerlere sürgünleriyle ilgili Osmanlı belgelerini yayınlamıştır. Beydili, Bozulus Türkmenleri’nin en kalabalık boyu. Ancak, Akkoyunlu Türkmen Devleti’ninin siyasi faaliyetleri içinde bulunmamışlardır. Bölgedeki karışıklıklar yüzünden tekrar Halep’e dönüş yapmışlar. Beydili aşireti bilindiği gibi oldukça yoğun sayıda Şanlıurfa’da yaşıyorlar. Şanlıurfa’nın en büyük Türkmen aşireti Badıllı ya da Beğdilli.

Rakka bölgesi Arap kabileleriyle Türkmenler arasında geçen savaş türküleriyle dolu olduğu gibi, Türkmen oymaklarının adeta bir sürgün yeri idi. Bu sürgünde en büyük ızdırabı Beydili ve ona bağlı oymaklar çekmiştir. Yine bu olaya dair acı hatıralar, Kırşehir başta olmak üzere Keskin yöresinde hâla yaşatılmaktadır. Aşağıdaki bozlak bunun acı bir kanıtıdır:
Toplandık aşiret geldik Colab´a
Başmızda esen boran değil mi?
Şahin Bey, Karaca konduk yanyana
Hacı Ali´nin yurdu Seylan değil mi?
Urumdan öteye yığnak düzüldü
Aşiretler isim isim yazıldı
Koca Berk Ağa´nın bendi bozuldu
Cerit onu tozlu duman değil mi?
Kurt Karaca Ulaşlı´nın beyine
O da kondu Şahin Bey´in sağına
Firkat girdi Ağca-Kale dağına
Yusuf Paşa cana kıyan değil mi?
Misis´ten göçünce Irakka yolu
Anavarza üstü Bayındır eli
Perişan düştü de koca Beğdili
İstanbul belimiz kıran değil mi?
Süleyman’ım haymalarım kurulsun
Çekilsin sancaklar aşret derilsin
Gündeşlioğlu destan olsun çığrılsın
Firuz Bey´in yurdu Ören değil mi?

Bozlak da adları geçenlerin dışında, bu dönemde Beydili içindeki obaların başında tespit edebildiğimiz şu beyler bulunuyordu. Firuz Beyoğlu Şahin Bey, Cafer Bey, Kenan Bey, Kurd Bey, Ömer Bey, Hasan Bey, Murtaza Bey, Ganem Bey, Karakoyunlu Battal Bey. İsyanın elebaşıları olduğu bildirilen Otuz Türkmen beyi idam edildi. İdam edilenler arasında Şahin Bey´in olduğunu Şık Süleyman şu mısralarla dile getirmektedir.

Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir
Sâf tutmuş ordusu emrine hazır
Bağlandı derbentler bulundu kusur
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna
Duman almış şu görünen dağları
Zalim kırmış goncaları gülleri
İpe gitti obaların beyleri
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna
Hilebaz feleğin bize mi kasti
Aslana sığar mı tilkinin postu
Aşiret direği kara gün dostu
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna
Rakka´dan Colab´a döküldük yola
Kesilen kelleler gelmiyor dile
Suçumuz ne idi sürüldük çöle
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna
Süleyman’ım ne olacak hâlimiz
Urumeli bekler oldu yolumuz,
Kırıldı belimiz Firuz Beyimiz
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna Türkmen aşiretleri, göç ettikleri yerlerde de gelenekleriyle, görenekleriyle türküleriyle, bozlaklarıyla varlıklarını korumuşlardır. Türk Kültürünü yaşatan da bu Türkmen aşiretleridir.

Suriyenin başkenti Şam, dünyada üzerinde hayatın devam ettiği en eski şehirlerden biridir ve Osmanlı idaresinde girmeden önce birçok uygarlığın yönetimi altında kalmıştır. Doğu ile Batı’ nın keşişim noktasında bulunan, Anadolu’ya çıkış kapısı konumunda olan şehir coğrafi konumu dolayısıyla tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bugün dahi çatışmaların ve savaşların eksik olmadığı coğrafyada kadim bir kent olmanın bedelini ödeyen Şam, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Avrupa dillerinde Damascus olarak geçen Arap arasında ise Dimeşk ya da eş-Şam olarak bilinen şehir tipik İslam kenti karakteri taşımaktadır.

Osmanlı hakimiyetine girmeden evvel İslam Devleti’nin Emevi Hanedanı yönetimi altında başkentlik yapmış olan Şam, İslam dininde kamplaşma ile sonuçlanan siyasi olaylara da tanıklık etmiştir. Osmanlı egemenliği altında uzun müddet refah içinde yaşayan kent halkı, merkezi iktidarın 19. Yüzyılda yaşamış olduğu iktisadi krizden etkilenmiştir. Buna rağmen kent imar edilmiş, ticaret ve tarım gelişmiştir. İmparatorluğun yıkılış nedenlerinden biri olan kapitülasyonların genişletilmesi, bölgede yabancı etkisinin ve rekabetinin artmasına neden olmuştur. Bu dönemde hızla yoksullaşan halk, vergisini ödeyemeyecek duruma düşmüştür. Birtakım çıkar gruplarının yönlendirmesine rağmen halk, devletine sadık kalmış; milliyetçilik akımından oldukça geç etkilenmiştir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve embhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.