Halep Türkmenleri
Halep şehri Anadolu’dan önce Türkleşen bir şehirdir. Günümüzde de Halep şehrinde çok sayıda Türkmen yaşamaktadır. Halep halen, birçok Türk mimari ve sanat eserinin bulunduğu ve sokaklarında Türkçenin konuşulduğu bir şehirdir. Bölge nüfus, kültür yapısı itibariyle Güneydoğu Anadolu bölgesinin devamı niteliğindedir.Halep merkezdeki kalabalık mahalleler (Hüllük, Bostanbâşa Haydariye Şeyh Hıdır, Şeyh Faris ,Beidin mahallerinde yaşadıklarını söyleyebiliriz) ve civar ilçeler (Çobanbey, Mumbuç, Başköy, Ahterin, Azez, Carablus, Bab v.d) ve köyler dikkate alındığında yörede 975.000 binden fazla Türkmen nüfusun olduğu tahmin edilmektedir.
Bu Türkmen nüfus, Türkiye’den koparılışlarından yaklaşık yüz yıl geçmesine rağmen, birtakım değişikliklere uğrasa da dillerini ve kültürlerini önemli ölçüde koruyabilmişlerdir.Halep şehir merkezinde yaşayan Türkmenler ise ağırlıklı olarak Carablus, Münbiç, Bab ve A’zâz nahiyelerinin köylerinden son elli yılda göç ederek şehir merkezine yerleşen Türkmenlerdir. Halep, Anadolu’dan daha önce Türkleşen bir şehir olmuştur.
Halep, sokaklarında Türkçe konuşulan bir yerdi. Türk mimari ve sanat eserleri Halep’te oldukça çoktur. 1906 yılında yayımlanmış olan Halep Vilayeti Salnamesi’nde yer alan Türkçe mahalle isimleri şunlardır: Hamidiye, Aziziye, Selimiye, Akyol, Altunboğaz, Oğulbey, Badıncık, Balıbulgur, Tatarlar, Karaman, Çukurcuk, Çukurkestal, Hamzabey, Hensebil, Haraphan, Şakirağa, Şahinbey, Saçlıhan, Farfara, Kazasker, Kilise, Küçükkilise, Mahmutbey, Müstadembey, Harundere, Almacı, Hüllük, Kadıasker, Hayderiyye, Eşrefiyye önemli Türkmen mahalleleridir.
Şehir merkezinde bulunan mahallelere ilaveten ; Kurdağı, Azez, Bab, Münbiç, Carablus Kazalarında olmak üzere Halep Bölgesinde toplam 145 Türkmen köyü mevcuttur.Halep merkez dışında Türkmenlerin yaşadığı köyler ve oymaklar ise bağlı bulundukları nahiyeye göre aşağıdaki gibidir: Cerablus, Mümbiç, ElBab ve Azez nahiyeleri ve yörelerinde Türkmenler yaşamaktadır , Bu şehir ve nahiyelere bağlı Türkmenler’in yaşadığı köy sayısı ise yörelere göre şöyledir:Halep Bazı Türkmen köyleri : Mirza, Kerpiçli, Arabazi, Merhan (Balva ),Halisa ,Taşlihoyuk ,kersanle ,Aiyaşa ,Talaysha, Sakizlar ,Sande ,Arabjurduk ,Dabis ,Bizaah ,Bozilja ,Agdash, Beyliz, Nabğa, kanlı koy, eşekli, usbağılar, gavureli, amerne, bel veren, taflı, lilve, yusuf başa, kadılar, memeli, kurucu höyük Türkmen köyüleri mevcuttur.
Menbiç Türkmenleri:
Farklı dil lehçe ve kaynaklarda MÜNBİÇ, Minbiç, Minbij, Manbij gibi isimlerle alınan şehir Osmanlı arşivlerinde “MENBİÇ” olarak geçiyor. Eski ve tarihi bir şehirdir. Kâbe gibi tanrıya adanmış evlerin (Beyt’ul Allah) bir örneği de Menbic’teydi. ‘Pınar’ anlamına gelen Menbiç (Manbug) Aramilerin inancında Tanrıça Atargatis’in evine atfen ‘Kutsal Kent’ (Hierapolis) idi. O yüzden bu isimle de anılırdı. Madeni paralar üzerine resmedilmiş Atargatis’in tapınağı bu kentteydi. Tapınak Menbic’i bölgede dönemin en önemli şehirlerinden biri haline getirdi.
Halep ilinin batısında bulunan bir şehir. Osmanlı Devletinin son döneminde Halep Vilayetinde bir kaza idi ve 93 Harbinden sonra bölgeye Çerkesler yerleştirilmişti. Halep İli'ndeki önemli Türkmen yerleşim birimleri arasındadır. Bölgesinin merkezi-geniş tarım arazileri üzerine kurulu ve üst rakımı 398 metre olan Menbiç, Fırat nehrinin ‘akış eksenine en yakın’ 30 km batıda yer alır. Türkiye sınırına 30-35 km (Karkamış), Halep Merkez’e 80 km, Cerablus’a 30 km, Ayn-el Arap’a 65 km, El Bab’a 45 km uzaklıktadır. Afrin-Menbiç arası ise 100 km’dir.
"4 bin yıllık şehir" denilmeliydi mesela! Ya da Romen Diyojen’in Alparslan'a Malazgirt ve Erciş'e karşı Menbic'i teklif ettiği hatırlatılmalıydı. Ha bir de Abbasiler Bizans'ı durdurmaya çalışırken burayı tahkim etmiş, Avasim eyaletinin başkenti haline getirmişti. Bu da ilave edilmeliydi. Nureddin Zengi’nin, Selahaddin Eyyübi’nin de buradan geçtiği söylenmeliydi. Şaka değil bunların hepsi söylendi de. Neden mütevazilik yapıp “12 bin yıllık şehir” diye söze başlamadıklarını anlamadım.
Hititler, Makedonlar, Selefkoslar, Sasaniler, Romalılar, Araplar/Abbasiler, Fatimiler, Eyyübiler, Moğollar, Memluklar, Osmanlılar ve Fransızlar gelip geçti. Bir anlatıya göre Moğollar taş üstünde taş bırakmadığında kenti terk eden son sakinleri Türkmen'di.
Suriye Türkmenlerinin ataları 1069 yılında bölgeye gelen Hanoğlu Harun,Afşin, Sevindik, Kurlu, Atsız ve Şöklü beylerdir. Atsız Bey, 1071 yılından 1076 yılına kadar Kudüs ve Şam başta olmak üzere birçok kente Selçuklu bayrağını dikmişti.
Membic ve A’zaz ise 1079 yılında Tutuş Bey tarafından ele geçirildi. Anadolu Oğuzları’nın atası Süleyman Şah 1084 yılında Antakya’yı aldıktan sonra Halep üzerine yürüdü. Halep’e yakın Aynu Seylem yöresinde Tutuş Bey Süleyman Şah’ın kuvvetlerini yendi ve Süleyman Şah 5 Haziran 1086 tarihinde ebedî aleme göçtü. Tutuş Bey de Suriye’deki başarıları ile yetinmeyerek Büyük Selçuklu Devleti’nin başına geçmek için Isfahan üzerine asker çekti. Tutuş Bey’in 50.000 kişilik ordusu Rey yakınlarında yenildi ve kendisi de öldürüldü.
Suriye Türkmenleri’nin hükümdarı Tutuş Bey’in ölümünden sonra oğlu Rıdvan Bey Halep’te; diğer oğlu Dukak da Şam’da birer şehir devleti kurdular. 1096 yılında başlayan Haçlı Seferleri’nin birincisi Anadolu’da durduruldu. İkinci Haçlı Seferi’nde Antakya, Urfa Haçlı Kontluğu kuruldu. Daha sonra Kudüs’ü de ele geçiren Haçlılar burada büyük bir katliam yaptılar. Selahaddin Eyyubi tarafından alınan Kudüs’te Müslümanlar intikam ateşi yakmadılar.
Suriye Anadolu’yu Mısır’a bağlayan köprü konumunda olduğu için pek çok farklı din ve etnik topluluğa ev sahipliği yaptı. Araplar, Türkmenler, Kürtler bölgenin yerli halkı oldular. Haçlı Savaşları’ndan sonra bölgeye yerleşen küçük bir Hıristiyan topluluk ise Fransızların bölgeye müdahaleleri için en büyük bahaneleri oldu. Müslüman toplumu arasında da Sünnî Müslümanlar, Fatımî kalıntıları, Nusayriler, Dürzîler varlık savaşı vererek günümüze kadar geldiler.
Mısır Memlükleri zamanında Timur felaketini yaşayan Suriye, 1516 yılından Osmanlı topraklarına katıldı. Suriye’de 1518 yılında nüfus ve arazi sayımı yapıldı. Antakya, Adana, Tarsus, Sis (Kozan), Antep sancakları Halep’e bağlandı. Bölgede ikinci tahrir 1526 yılında; üçüncü tahrir ise 1536 yılında yapıldı.
1536 yılında Halep sancağında 27 nahiye, 15 şehir/kasaba, 1.062 köy ve 2.342 ekinlik bulunmaktaydı. Mehmetçik tarafından huzura kavuşturulan Bab nahiyesinde 14 köy ve 153 ekinlik; Menbic nahiyesinde ise 99 köy ve 153 ekinlik vardı.
Menbic nahiyesinin 99 köyünden pek çoğunun adı Türkçedir. Halisa, Havva, Cüdeydi, Büyük Vakf köyleri gelirleri vakfa tahsis edilmiş olan köylerdir. Adabit, Zugma= Kuruca Musa, Tel Efsir, Çamurlu, Mağaracık, Taşlu Fahhâr, Deyr Sanut = Tersini, Çoban Beyi, Buldum, Şeyh Berican, Beylerbeyi, Ba’arşa, Haliloğlu, Kutayta = Üç Kubbe, Tel Suduni, Tel Mina = Çoban Öyüğü, Tel Fahrin, Urum Eni, Takyanus, Erli, Babcuğaz, Tarîk, Fıtayri, Döğnük Öyüğü, Uluca, Yosun Öyüğü, Kumsarun, Aparuz, Deve Öyüğü, Nefs-i Menbic.
Nahiyenin merkezi konumundaki Menbic köyünde yaşayan 41 hane, 6.100 akça tutarındaki vergilerini Okçu İzzeddinli aşiretinin reisi İzzeddin Bey’e has geliri olmak üzere ödemekteydi. Ekrâd mirlivası olarak kayıtlı İzzeddin Bey’in Osmanlı ordusuna ok yapmakla görevli bir Türkmen olduğu öne sürülmüştür.
Köy isimlerine baktığımızda Türkçe köy adlarının çok olması bir yana Arapça isimli köylerde bile yaşayan halkın Türkçe isimler kullandığını her zaman görebiliriz. Örnek olarak 26 haneli Şeyh Berican köyünde Tanrıverdi, Hüdaverdi, Doğan, Sevindik, Eminlik, Satılmış, Geyik gibi Türkçe isimler karşımıza çıkmaktadır.
Türkçe kişi ve yer adları sadece Menbic nahiyesine has değildir. Şam vilayetinde Beydili cemaatine bağlı olarak yaşayan Kürtler cemaati arasında Bayram Hoca, Bayındır, Avşar, Eminlik, Gündoğmuş, Yağmur, İne Hoca, Eslemez, Aydın, Beylik, Uğurlu, Satılmış, Budak gibi pek çok Türkçe kişi adı görebilmekteyiz (s.405).
“Beğ /Bey Obası” köyünün bugün “Bak Ubasi” olarak adlandırılması gibi birçok Türkmen köyü bugün PYD/ PKK terör örgütü tarafından Kürt köyü gibi gösterilmeye çalışılması, bölgenin demografik yapısının zorla, baskı ile değiştirilmek istenilmesindendir. Yüzlerce yıllık “Menbic” adının anlamsız bir şekilde “Münbic” olarak tanıtılması ise tarihi bağlarını unutturmaya yönelik bir çaba gibi görünmektedir.
Menbiç halkı, 1921 Ankara Anlaşması imzalanana kadar Fransız işgaline karşı direnmiştir. Osmanlı arşivlerine göre Menbiç Suriye’de terk edilen-çekinilen en son noktadır. Fransız Mandası oluncaya nüfusun tamamını Türkmen, Arap ve Çerkezlerden oluşurken, bu tarihten sonra demografik müdahaleler başlamıştır.
Süleyman Şah’ın Caber Kalesindeki (Kalaat Jabaar - Ceber) İLK TÜRBESİ Menbiç’in ilgi ve etki alanındadır. Esad gölünün güneyinde, Tabka barajının yakınlarındaki bu alanın adı stratejik bir göndermeyle “FIRAT KAPI”dır.
Menbiç ilçesinin kırsalı ile birlikte toplam nüfusu da 408 bin 143 olarak kaydedilmiştir. 2011’de başlayan olaylardan bu yana ise ikisi terör örgütü olmak üzere üç ayrı silahlı grubun kontrolüne giren Menbiç’te mevcut nüfusun tam sayısı bilinmemekle birlikte 500-550 bin arasında bir rakamdan söz edilmektedir. Kentin yaklaşık yüzde 90’ını Arap nüfus teşkil ederken geri kalan kısmını ise çoğunlukla Türkmenler, ardından da Kürtler ve Çerkezler oluşturmaktadır.
Menbiç genelinde Türkmen nüfusunun yaklaşık yüzde 10 olduğunu yaklaşan bir Türkmen nüfusun varlığından söz edilebilir. Türkmen Aşiretleri olarak; Güneç, Araplı, Karaşıhlı, Bekmişli Hacı Ali Elbeyli gibi Türkmen oymaklar olduğu biliniliyor … Menbiç’in batısı, doğusu Fırat Nehri kıyısı, kuzeydoğusu ve kuzeybatısında birçok Türkmen köyü bulunmaktadır.. Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ORSAM) raporuna göre Fırat kıyısında bulunan Türkmen köyleriyle birlikte Menbiç’te en az on sekiz Türkmen köyü bulunduğu belirtilmektedir. Türkmen İnsan Hakları Araştırma Vakfı’na göre ise Menbiç ve Çobanbey arasında elli dört, Menbiç güneyinde de on beş Türkmen köyü bulunmaktadır.
Türkmen köylerinin bulunduğu bölge Fırat’ın doğusu ile batısını birbirine bağlayan Kara Kozak Köprüsü ve M4 yolu üzerinde olması hasebiyle stratejik önem de taşımaktadır. Aynı zamanda Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu lokasyonun tam karşısında konumlanmaları da ayrı bir ehemmiyete işaret etmektedir.